"İnsan ruhu," der, Rousseau, "farkında olmadan uğraştığı şeylerin seviyesine uyar." İşte uygulamanın içinde olan hukukçu da, bu seviyenin üzerine çıkmasını bilen, yetersiz bir ampirik söylemin kırılganlığı içinde takılıp kalmamak için aşkın sorular sormak zorunluluğu duyan kişiye dönüştürmelidir kendisini. Uygulamacı hukukçuya bu yetiyi metafizik, yani felsefi bilinç sağlar. Bu soruları sorabilmek hukukun değil adaletin peşinde koşmanın erdemini bahşeder kişiye: Onu asla yakalayamayacağını bilse bile. Öte yandan yargısal edimin adalet değerinin ölçülebilmesi de edimin metafiziğini oluşturan bilinç içeriklerinin kavranmasını gerektirir.
Bu çalışma, her iki bilincin hak, adalet, vicdani kanaat, yargıç ethosu, karar etiği gibi hukuk ve yargı felsefesinin temel kavramları üzerinden nasıl inşa edilebileceğini deneme amacında. Bu amaca ulaşmada felsefeden sosyolojiye, edebiyattan psikanalize, kültür kuramından psikiyatriye kadar birçok disiplinin bereketli topraklarından hukuk ülkesine yer katmayı ihmal etmiyor.
Konu Başlıkları