Tanık beyanı, maddi gerçeğe ulaşmada önemini öteden beri muhafaza eden bir delildir. Tanık, uyuşmazlık konusuna ilişkin bildiklerini doğru olarak söylemekle yükümlüdür. Tanığın bu yükümlülüğüne aykırı davranması adaletin yanılması sonucunu doğurabilecektir. Ceza hukukunun en temel işlevi, toplumsal yaşamın devamı açısından önem arz eden hukuki değerlerin korunmasıdır. Bu bağlamda uyuşmazlıkların gerçeğe uygun bir biçimde çözümlenmesi ve bireyler bakımından adil bir biçimde sonuçlandırılmasına ilişkin menfaat yalan tanıklık suçu ile koruma altına alınmıştır.
Çalışmanın konusunu oluşturan yalan tanıklık suçu, Türk Ceza Kanunu'nun 272, 273 ve 274. maddeleri ile düzenleme altına alınmıştır. Suç tipine ilişkin kanuni düzenleme oldukça detaylı ve karmaşıktır. Suç teorisine ilişkin pek çok kurumu bünyesinde barındıran niteliği de yalan tanıklık suçunu incelenmeye değer kılmaktadır. Yalan tanıklık suçunun suç genel teorisi çerçevesinde incelenmesi bu çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır.
Konu Başlıkları
Tanığın Yükümlülükleri ve Hakları
Yalan Tanıklık Suçunun Unsurları
Tanığın Çağrılması ve Dinlenmesine İlişkin Muhakeme Kurallarına Aykırılığın Suçun Oluşumuna Etkisi
Tanık Beyanının Gerçeğe Aykırı Olması
Yalan Tanıklık Suçunun Nitelikli Halleri ve Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Halleri
Suçun Özel Görünüş Biçimleri