İfade hürriyeti; basın ve yayın, toplantı ve gösteri, bilim ve sanat, çoğulcu bilgiye erişim gibi geniş bir hak yelpazesine sirayet eden, hem gerçek ve hem de tüzel kişilerin hak ve özgürlüklerinin korunup geliştirilmesi amacıyla "kaynakça" niteliği taşıyan, eleştirel zekanın armağanı ve beşeri aklın yansımasıdır. Kamu otoritesinin idari tedbir ve tasarruflarla gerçekleştirdiği etkinlik yasaklamaları, "sansür" olarak değerlendirilen düzenleme ve uygulamalar, yargı mercilerinin yürüttüğü soruşturma ve kovuşturmalar ile bu kapsamda tatbik edilen "tutuklama" ve sair koruma tedbirleri, televizyon, radyo, sinema gibi toplumun efektif baskın araç ve formlarına, yani görsel - işitsel medyaya getirilecek kısıtlamalar dikkate alındığında;
İfade hürriyetinin güvencesini, ancak evrensel hukuk kuralları ile inşa edilen katılımcı demokrasi anlayışının ve laik toplumun çoğulcu karakterinin tesis edeceği tartışmasızdır. Kamu otoritesinin hakimiyeti altında tuttuğu ifade ve basın hürriyetinin, çoğulcu fikri ve katılımcı demokrasiyi bertaraf edeceği, "caydırıcı etki" riski taşıyacağı kuşkusuzdur. Daha ziyade otoriter rejimler tarafından tercih edilen bu müdahale tipinde; sadece bireyin özelinde değil, basın ve ifade hürriyeti açısından toplum nezdinde "tekelleşme" sorunu yaşanabilecek, tek tip haber alma verme tehlikesi oluşacak ve ister istemez çoğulculuk kaybolacaktır. Sübjektif ifadenin nesnelleşmesi, açıklanan düşüncenin ifade sahibi dışında bilinebilir ve algılanabilir hale gelmesi ile mümkündür ki, bu şart objektif olarak sağlanıp korunmadıkça, ifadenin "hür" olduğundan bahsedilemeyecektir.
Konu Başlıkları
Bireyin Kamusal İlişkileri Çerçevesinde İfade Hürriyeti
Basın–Devlet İlişkisi Çerçevesinde İfade Hürriyeti
Özel ve Aile Hayatına Saygı Hakkı ile İfade Hürriyetinin Çatışması