Kusurluluk; hem ceza hukukunda hem de özel hukukta önemli ve problemli bir alandır. Özellikle 5237 sayılı TCK ile getirilen yeni düzenlemeler kusurluluğa ilişkin Alman doktrinindeki tartışmaları Türk doktrinine taşıyarak uygulamada kafa karışıklığı yaratarak belirsizliklere neden olmaktadır.
Kusurluluk, suçun maddi ve hukuka aykırılıktan oluşan objektif nitelikteki unsurlarının, fail ile olan psikolojik ilişkisinin objektif olarak değerlendirilmesi olmaktadır. Bu değerlendirme, failin haksızlığı tercih etmeme imkânı varken haksızlığı tercih etmesi üzerinden yapılmaktadır.
Kusurluluk, suçun bir unsuru olup failin psişik faaliyeti ile sonuç arasındaki iradi ilişkidir. Bu psikolojik ilişki kast ve taksir şeklinde ortaya çıkabilir. Sübjektif ceza sorumluluğun esası, kast ve taksir olarak düzenlenmiştir.
Kast ve taksir, haksızlığın ayrılmaz parçası ve böylece hareketin kusurlu olarak değerlendirilmesinin objesidir. Ayrıca kast ve taksir cezanın tayini açısından birer kusurluluk şeklidir. Diğer bir ifadeyle, kast ve taksirin çifte işlevi bulunmakta olup, hem cezanın temelini oluşturur hem de cezanın sınırını belirler. Failler kast ve taksir düzeyindeki kusurları oranında cezalandırılırlar.
Bu kitap; uygulamaya ışık tutmak amacıyla hem akademisyen hem de uygulamacı olan bir Cumhuriyet savcısı tarafından yalın ve anlaşılır bir dilde yazılmış olup, ceza hukukunun uygulamasına katkı sunmayı hedeflenmektedir.
Konu Başlıkları
Kusurluluk
Ceza Hukukunda Hata
Kasttan Doğan Sübjektif Sorumluluk
Taksirden Doğan Sübjektif Sorumluluk
Yargıtay Kararları